Ekim 31, 2014

şaraplı

hikayeler biliyorum, bana anlatılmayan fakat sevdiklerimin gözlerinden okuduğum. ve ben hepsinin kalplerini görüyorum ayrı ayrı. bilmezler çoğu kez en yakınlarım, dostlarım, çocuklarım ne derece çok sevildiklerini. 

Ekim 29, 2014

sorgu

yine okulla ilgili evrakları hazırlamak adına bilgisayarın başına oturduğum ama kendime direndiğim akşamların birindeyim. karanfilli çay varken zor oluyor arkadaş, sanki çayın hakkını vermemek gibi. şarkı dinleyip, hasretleri selamlayıp, hayal kurmak varken evraklara kopyala yapıştır yapmak hiç de delikanlıca değil. üstelik bugün yağmur da var ege'de. oltama da 6 balık geldi akşamleyin. 
hem de bugün bayram en güzel bayram kutlu olsun ahali.
düşünüyorum da kaybettiğim ne çok insan oldu benim; candı ciğerdi hepsi. basıp gittiler ya la. bakakaldım artlarından ama en çok da  hayret ettim. neden sorusunun cevapsız kalışı tuhafmış. oysaki ortaokulda öğretmenim hiç bir şeyi kabullenmeyin, sorgulayın, cevaplarını bulun derdi. ama sorgulamak akademik durumlarda geçerli sanırım zira beşeri ilişkilerde ispat yapmak neredeyse imkansız. sonra kendimce bir hipotez geliştirdim, belki de o kişiler şiir, çay bir de türkü sevmiyorlardı. pekişmedi bizdeki anakara.
anakara demişken özlem ayyuka çıktı, tuttuğum balıklara anakara'daki sokak isimlerini verdim vereceğim. evet evet en çok annemi özledim yanaklarını sıkıp, sarılasım var. babamla da siyasi tartışmalar yapmayacağım söz veriyorum, zaman kaybı ki. kardeşimin de beni anlamasını beklemeyeceğim, sadece sarılıp ayrı ayrı öpeceğim hepsini. ha bir de kış geliyor, anakara'ya kar yağacak buraya yine bir şey olmayacak. 3-5 yılı var karsız ama ayazlı bir anakara kış akşamıydı dolmuşun tekinde umay umay'ı gördüm sandım. kahramanım umay. canım umay.

Ekim 27, 2014

dss

ergenliğin paçalardan aktığı vakitler, ana-babaya çemkirilen günler, buluttan nem kapılıp alayına isyan çekilen saatler. zor günler yani. öte yandan gelecek kaygısının burun direğini sızlatışını ayak baş parmağınızda hissetmekle de yükümlüsünüz. e bir yandan hayaller, platonik aşklar. 
anakara toz duman yani.
konur sokaktaki dershaneden çıkıp, karanfil yapıp işportacılar yerinde mi diye göz attıktan sonra bir korsan kasetçiden düş sokağı sakinlerinin kasetini edinmek. e volkmen kullanıyoruz arkadaş, hemen takıp kaseti meşrutiyetten çift katlı yeşil otobüslere binmek keçiören yollarını aşındırmak. cam kenarına oturulup o baş cama yaslanacak, bir yandan dss çalacak bir yandan da sivilceli ergen surat sıkıntılara gark olacak. izmir' de üniversite okumanın hayalleri, fizik, matematik... sıhhıye'den geçerken gözlere ağırlık çökmesi, ulus'a doğru uyumak, dışkapı'da çantaya daha bir sıkı sarılmak...



Ekim 26, 2014

fotoğraflı anakara

dün otururken; tandoğan, beşevler, kızılay, seymenler parkı, dışkapı, aydınlıkevler dendi. bir anakara lafı aldı gitti. herkesin yolu geçer ki güvenpark'tan, bana anakara yollayın çokça. 
zira özledim.
bir fotoğraf çekseniz mesela. sonra o fotoğraf beni bulsa bir şekilde. teknoloji bazen candır. özledim işte. mevzu derin. 

Ekim 23, 2014

poyraz

çocukları severken poyrazı hissetmiyorsunuz. değişik bir şey be. ben ki öğretmen olmak istemeyen sek kahve, mutlu anlar biriktiriyorum öğrencilerimle. tek derdimin matematik olmadığını hissettirdiğimden belki de. evet rasyonel sayıya bambaşka anlamlar yükleyemiyorum ama anakara'dan bahsedebiliyorum onlara. sonra hayaller kurmaktan söz edebiliyoruz. her baktıklarında bana güzellikler görebiliyorum onlarda ve sanırım onlarda bunu bilebiliyorlar. 
iyi geliyor.
umut ettiriyor.
ki büyümek konusunda bu kadar alerjikken ben.

Ekim 19, 2014

alerjik

değişmeyi sorguluyorum dostlar. 
alışkanlığa dönen her şeye alerjiktim fakat benden güçlü dünya, direnemeyeceğim. 
heyecan duymak yaptığın her işten ya da yürüdüğün her yoldan bu mümkün değilmiş ki. canım sek kahve zorlama be güzelim. olanı, olacakları kabul et ve devam et. bir şeyleri değiştiremiyorum en azından ben değişeyim. uyum sağlamak diyor buna büyükler. 
değişiyorum.
büyüyorum.

Ekim 14, 2014

metin altıok

tüm güzellikleri yakmak isteyenlere inat, tüm acılara tezat insanlar var(dı) bu memlekette. şiirler, acılar, umutlar, özlemler bırakarak arkalarında..sarıl bana..

"bu yaşa geldim içimde bir çocuk hala
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor azar azar zamanla.
anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
anılarım kar topluyor inceden,
bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
ama yine de unutuş değil bu,
sızlatıyor sensizliği tersine.
senin kim olduğunu bile bilmezken.
sevgiden caydığım yerde darıl bana."
                                        M.Altıok



Ekim 12, 2014

mitoz

yazmak, özlemleri dindirmiyor. sadece anı kurtarıyor. zira özlüyorum çok 4-5 yıl önce ne varsa insana, eşyaya ve şehre dair. hayallerimi özlüyorum. umut ederken heyecan duymayı özlüyorum. biliyorum bunun adı "büyümek krizi". artık çabuk yeniliyorum ama kendimi yenileyemiyorum. 
nasıl oluyor? 
halbuki mitoz bölünmenin umutları çoğalttığına inanırdım ben.  ilk kez ortaokulda bahsedildiği vakit mitoz bölünmeden, aklıma düşmüştü bu fikir. duyduğum sevinç tarif edilemezdi hoş şimdi içimin burukluğu da tarif edilemez. 
sanırım çabucak mutlu olan insanlar çabucak da mutsuz oluyorlar. bir şeylere tutunmak iyi geliyor da bana, acaba tutunduğum şeyler mi uçucu oluyorlar? e bir rüya görüp delicesine mutlu olursam, uyanınca mutsuz olmam da normal ki. balık tutup mutlu olursam, balıktan dönünce mutsuz olmam da normal. 
ne zaman yeni şarkılar keşfetmekten vazgeçtik, ne zaman kitaplar okuyup cümlelerin altını çizmedik işte o vakit mutluluklar mitozla çoğalmadı, hayaller cigara dumanıyla usuldan gitti. 

ve ben artık mitoza inanmıyorum.

Ekim 05, 2014