Aralık 23, 2015

sebepsiz

yazmıyorum.
yazmadığım her dakika yalnızlaşıyorum. halbuki sessizleştiğim her anı yazsam, yalnızlığımı paylaşırdım. arayı bir hafta uzatmazdım, başım dönerdi güzelce. çoğu kez yarımı da bir, dördü de bir. sonra ağlardım üstüne üstlük, sarılırdık. rüya görürdüm. gece susardım çok susardım, yorganın dışının soğuk olmasına rağmen suyumu içer, saate bakar rüyama devam ederdim. özlerdim. çok özlerdim. geçen gün anakara'da bir yer yanmış, cayır cayır. arkasında potalar var oranın, biz sabahları basketbol oynardık orada; hem de en sabahları. küçükken...

Aralık 06, 2015

dilerdim ki yağmurdan

bana birileri bir şeyleri sevdirip sevdirip gitti. şiirleri sevdirip, türküleri söyletip gittiler. yahut en ufak bir hatam da gideceklerini sezdirdiler. hep gözlerinin içine baktım, en içine baktım. bazen beni döver gibi baktılar bana, biliyorlardı bana olan inançsızlıklarını sezdirdiklerinde içimi acıtacaklarını.. azıcık kaçırdım gözlerimi o vakitler de. ama yine baktım taa canımdan. sevmiyor da değillerdi beni. ama neden hep gitmeye meylettiler?
hiç giden olmadım.
olamam da.
zaten bana biçilen görev "geride kalan" olmak oldu hep. diledim ki yağmurdan, kimse geride kalmasın. kalmak kötü, özlemek ağır. hep dua ettim kötü insan olmayım diye. sevdiklerim beni kötü insan yapmak için uğraşıyorlar sanki. içimden bir şeyleri alıp götürüyorlar. çok sevdim ki ben. görmüyorsunuz değil mi? nasıl sarıldığımı görmüyorsunuz değil mi? e o vakit neden sormuyorsunuz? belki yanlış anlıyorsunuz, peki bana nasıl konduruyorsunuz tüm yanlışları?
ah be. 
madem böyle yapacaksınız, neden arkadaşım, dostum, sevgilim, canım oldunuz ki? neden ailem oldunuz ki? cevap da vermezsiniz değil mi?
ah.

Kasım 09, 2015

şimdi

o çay içecekti, ben de ona eşlik edecektim. çayı demledim. koltuğa oturdum.o bana bağırdı, ben ona bağırdım. kırıldık. anakara'yı özledim. o uyudu. ben çay içtim. 
rakı kalmamış, 
belki biraz şarap içerim.
derken ben daha çok kırıldım. gücendim. eksildim. 
sessiz şarkılar sorarım alayınıza neden "içimden şehirler geçiyor?" halbuki yollar da gürültü var. 
ama şarkılar sessizdi hani?
hani biz, ah! öyle işte.
rakı kalmamış, ben şarap içeyim.

Kasım 05, 2015

öperim


"Türküler söyle dağlara, 
Gökyüzü kuşlarla dolsun."

iyi ki doğmuşsun gamsecan.

Kasım 03, 2015

Ekim 04, 2015

soru

belki de hakikaten kaçılacak, konuşulmayacak insanımdır.
kim bilebilir ki?

Temmuz 17, 2015

elemanı değil

bir erkek sadece sevdiği kadına ait değildir. evet, çok sever o kadını; yüzünü güldürmek için her şeyi de yapar belki ama sevdiği kadının ona ait olduğu gibi ait değildir ona. doğduğu yere aittir, annesine aittir, benzemediğini iddia ettiği ama benzediği babasına aittir de nedense sevdiği kadına ait olamaz bir türlü.  mesela söz verip de bırakamadığı cigaraya da aitliği vardır,  vefasız diye adlandırılmaktan korkan hissine aittir, toplumun doğrularına aittir sonra. hem de öyle böyle bir aidiyet değildir bu bahsini ettiğim toplum. ee dışlanmak var işin ucunda, ayıplanmak var. ağzına sıçtığımın toplumu kadını her gün dışlar her gün ayıpsar da; kadın direnir. ne acayip halbuki biz değil miydik korunmaya muhtaç olan babalarımızca, sevgililerimizce, kardeşlerimizce? bir kadının bir erkeğe göre “mangal gibi yüreğini” kıyaslayacak olursak erkek tırt kalır.

aidiyet diyorduk.
evet, bir erkek tuttuğu takıma aittir, siyasete aittir, kurulan 20 cümleden sadece 4 ‘ünü anladığı televizyon programlarına aittir, ama nedendir bilmem sevdiği kadına ait değildir. belki geceleri sarıldığı karısına da ait olmak aklından geçer de ona bunu belli etmektense onun içini incitmeyi tercih eder.  kurduğu cümlelerin nereye vardığını o an anlayamaz ama sevgilisinin ulaşmak istediği sokakları bir çırpıda yakıverir. çünkü bilir bir kadının gönlünü almak ona acıklı acıklı bakmakla başarılabilir, bir de ellerini tuttun mu tamamdır.
kadın anlatır, uzunca anlatır. çok anlatır. öyle bir anlatır ki tam 28 yıl hiçbir dostuna, arkadaşına anlatamadığı kadar anlatır ona. annesini, babasını, kardeşini anlatır. aslında anlatmamanın doğru olduğu bile bile anlatır. kayıkları, okyanusları, simiti, çayı anlatır. insanları anlatır. hayallerini anlatır. erkek onu dinler, hakikaten dinliyor sanır kadın sevdiği adamı. e seviyorlar birbirlerini çünkü.  bu anlatılanlar kullanılır bir gün. birden çok hem de. yani sadece bir gün değil hep kullanılır. hayal kırıklığı oluverir erkek, hep çok sever kadın canı gibi sever onu. ama sessizleşir kadın her gün, kin diye bir şey varsa böyle böyle büyür.


sonuçta bir kadın babasıyla kavga edebilir, annesini koruyabilir hep. toplum onu her engellediğinde kabuğunu biraz daha kırar. kafa tutar dünyaya. gerçekten yapar bunu. bir kahramana ihtiyacı yoktur bunun için. zira kahraman ait olamıyorsa kadına, onu çok seven kadını cepte görüyorsa yazık ediyordur onca şiire, türküye, çaya…

Haziran 23, 2015

şiir, türkü, arkadaş, ağlamak üzerine.

"çok arkadaş kaybetmişim,
dalgınlardayım"

ne sanıyorum ki; kuru boyalar, pastel boyalar yada sulu boyalar bana getirecek mi ki arkadaşlarımı?ya da uçurtma uçurunca benim gökyüzümde mi olacak özlediklerim? kardeşim arkadaşı eren ile o yokuşun bittiği yolda uçururdu uçurtmasını da bana vermezdi hiç. mesela biz neden hiç abla-kardeş olamadık? aramızda resmi bir ilişki süregeldi, süregidiyor. olmuyor.

şimdilerde hayallerimin kırıldığını çok yoğun hissediyorum. kendimi anlatabilsem ah. değişim var ruhumda, içimde, sağımda, kalbimde, ötemde, berimde. öyle bir değişim ki daha çok sarılasım var sulu boyalara. halbuki resim konusunda kabiliyetim de yok. ortaokulda ahmet öğretmenimin verdiği resim kursunun sonunda bir yağlı boya tablom oldu. kıymetlidir. çocukluğumdur.

birileri hayatınızdan çıkıyor, siz kabuğunuza giriyorsunuz. süreç hep mi bu? ben çok sıkılmışım düşüncesiz insanlardan. çok yorulmuşum. kabuğumu kırma konusunda cesaretlendirenler, sizin yüzünüzden kinci oldum. kendi kendime ağlar oldum.
kimsenin kırılan kalplerin hesabını soracağı da yok. ağzına sıçtığımın dünyası. 

bir şiir ağlatır mı insanı? bu da soru mu? 
ne çok şiir ağlattı sek kahveyi, ne de çok şiir ağlatacak değil mi özlediklerim, özleyeceklerim?

"yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
içerde üç beş kişi
yalnızlık üç beş kişi
bir kadeh rakı söylerim kendime
bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-denizin değil hüznün üstünde.
belki yarın gidecek
bir anı gelecek bir başka anının yerine.
insan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine."
E.Cansever




Haziran 05, 2015

şiirli televizyon

özlemek hiç bitmeyecek.
bitemeyecek.
e o vakit televizyonlarda şiir oynatsınlar hep.

Mayıs 11, 2015

ağlamamak üzerine

ben artık ağlamıyorum. sadece gözlerim doluyor. o kadar.
bitti.
çapraz da sarılamazsam ya? bazen ölümün çok da korkulacak bir şey olmadığını düşünüyorum. insanlar hep kendilerinden sonra anlaşılabilmiş ne de olsa. bir gün cümle kurmaya mecalim olmazsa, kimseye tepine tepine kendimi anlatmayacağım. bileceğim ki "boşlukta kapladığım yer" gereksiz. haydi diyeceğim sek kahve; okunan şiirlere, söylenen türkülere kaldır çay bardağını.

Mayıs 03, 2015

cigarasamak

güzel şeylere inanmam bir yıl sürerken, kötü şeylere inanmam hemen oluyormuş.
doğrudur.

Nisan 27, 2015

çocuklarda kötü olmaya başladılarsa demek ki ağzımıza hepten edilmekte..

Nisan 22, 2015

yarın güzel olsun diye

bir vakit geliyor ki, aynı şarkıya aynı şiire takılıp kalıyorsun. takılıp kalmak istiyorsun yahut. bilmiyorum ki. saatlerce konuşasım bir o kadar da susasım var. belki haklı candan ötem ben hayal etmeyi ama hayallere ulaşamamayı seviyorum. mutsuz insanla şapşal insan arasında gidip geliyorum belki de. ne halt yemeye çalışıyorum. içimde düğüm düğüm bir şeyler var çıkarıp da diyemiyorum. alay edilme korkusu mu? şımarık bulunurum diye mi? karar bile veremiyorum. hep demişimdir, hep bilirim ben iyi dinlerim de iyi anlatamam. sanki beni dinleyemeyecekler gibi onlar. 
onlar kim?
kim ki onlar?
özlemekten korkuyorum çok özlemekten. seviyorum da demem zaman alıyor. sanki tüm dünya rüyama giriyor sonra çıkıyor. bir kaç dev saniye canımı alıyor sanki. bir de canım çok cigara çekiyor. rakıyla portakal değil de cigara iyi gidiyor be. telefonla konuşmayı çok sevmiyorum, "alo" demek hoşuma gitmiyor. yazınca daha güzel sanki. hafif rüzgar geliyor gibi denizden üşütmüyor ama ürpertiyor.
korkarken özlemekten delicesine özlüyorum. biliyorum bir ömür özlemekle geçecek. özlenecek ne çok şey var, ah! çok şey. kumbaramızda para biriktiriyoruz. sular kireçli çay bazen güzel olmuyor. ama her şeyin bir çözümü var(mış). fotoğraflar çekiyorum, makinemi ilk aldığımdaki hevesim yok. sanırım buldukça bunuyorum. bazen çocuklara yalan söylüyorum ama güzel yalanlar. bence benim en sevdiklerim de bana yalanlar söyledi. ben hiç anlamadım. koşulsuz inandım. sarılmak hem de çapraz sarılmak gibi inandım.


Nisan 17, 2015

zamanlama

yeni öğrendiğim  türküler, şiirler. ben hep özleyeceğim değil mi?

Nisan 13, 2015

şarap rakıya evrilirken

böylesine acayip ezgiler öğreten can kardeş, yanıbaşımda olasın sen. bir ton rakı bir ton şiir var daha zulada. hem ege dosttur valla bak. ve öğrenilecek bir sürü türkü var.
öyle işte.

Mart 28, 2015

biz bugün niye içmedik?

"kapıları vurup çıkamama" gibi bir özelliğim var. aklımda geçmiyor. aklımdan geçiremiyorum. düşünsenize evin içinde kalanın harabeliğini, ağlayacak oluşunu. arkanızda ağlayan birini bırakmak, sonra basıp gitmek. bunun tehditini dahi etmedim kimseye.
biz ne küçük ne de çok büyüktük, babamın  hayalleri için bizi anakara'da unuttuğu yıllardı.  kardeşim annemle kavga edip vurup kapıyı gitmişti. annem ağladı. ben çok kızdım. halam merak etti bu çocuk nereye gider diye. babama haber etti halam, babamsa kardeşimin erkek adam olduğunu ima etti. unutuldu gitti mevzu. e ne de olsa evimiz kardeşime emanetti. sonuçta bizler kendimizi bok gibi hissedilmeye mecbur kılınmış kadınlardık. sadakatimizden, sevgimizden asla şüphe duyulmazdı. bazen diyorum ki Allah belasını versin vicdanın. ha bir de erkek kardeşinin, babanın, kocanın, hayatındaki tüm erkeklerin fikirleri, düşünceleri yüzünden kendini törpülemek zorunda kalırsın. kadınsan eğer içindeki vicdanı yıkmak dünyanın en büyük devrimidir. kolay değildir devirmek. ben yapamadım. zor da yaparım. işin kötüsü de sen hayaller kurarsın, gelirler bunun saçmalığını anlatır sana en sevdiğin adamlar. hadlerine değildir, evet ama bilmezler.
hiç bilmediler ki.
ve ben kapıyı vurup çıkmayı hiç düşünmedim.
biz bugün niye içmedik? 
çünkü papatya yoktu halen ve ben çok sarhoş olabilirdim.

Mart 17, 2015

ne vereyim ablama?

yazacaklarım vardı, malum 5 saattir aynı koltukta öylece oturuyorum. içimden konuşuyorum. ben neden içimden konuşuyorum? uyumak bir işe yaramıyor. insanlar tekinsiz. kaplumbağa beslediğim günlere dönmeli belki de. o vakitler daha inatçıydım böylelikle insanlar hatalarını kabul ediyorlardı. şimdi yelkenler hep suda benim kayık hep alabora. Allah vermiş la cezamı. bir balık bile tutamadımdı halbuki. çayı da sevmeyeceğim artık. zaten çok da umursamaz zannımca çay, zaten onu seven çoktur. sürekli sigara içenleri anlamıyorum ve anlamadığım şeyi yapmak istiyorum zaman zaman ;aah çok zaman. nam nam nam diyorum. ah be ismail abi, o gemi ne vakit gelecek bak benim kayığın hali ortada.
aklımda kalan şey şarkı oluyor yine bir başına içilen rakının yanı sıra.
yalnızlık ömür boyu.

Mart 09, 2015

öte

yaşasın şiirlerin, türkülerin bir de yolculukların kardeşliği, yaşasın tam bağımsız çay bardakları! yaşasın güzel insanlar, çocuklar, yağmurlar!

Mart 08, 2015

nedensiz

kendimi anlatamamak. hem de hiç anlatamamak. bu sizce de yorgunluk sebebi değil midir? 
evet yoruldum.
pes ettim edeceğim. 
bencil miyim? biri çıksın desin ki evet kardeşim, evet güzelim, evet arkadaşım sen dünyadaki en bencil, en Allah'ın cezası canlısın. öyle iyi insan ayağı yapma be hatun. hadi bas git desin.
ben kimseye anlatamazken kendimi, kimse de bana mı anlatamıyor kendini?
sorgulamak...delirmekle eş değer.
zihin boş olmalı.
bir yerlerde bir şarkı çalmalı. bak türkü demiyorum, şarkı çalmalı. türkü rakı içerken çalmalı çünkü. başın dönmesi iyidir. hem gülmek hem de sövmek için sebep.sebepsiz her şeye sebep. 

Mart 07, 2015

Şubat 22, 2015

katran karası

burası kötü insanların dünyası. öldürenlerin, yıldıranların, bıktıranların, susturanların... dünyası.
yer bulmaya çalışıyoruz, birazcık soluk almak için ufacık bir nakarat bekliyoruz en umutlu türküden.

Ocak 02, 2015

koku hafızası

gün kimden başlarsa başlasın, birileri ne söylerse söylesin
aynı gün hep ahmet kaya ile bitiyordu.
anakara'da bile bu kadar üşümedim ben. deniz kıyısında bir kasaba da üşüyordum. sevdiğim adam her defasında sarılıyordu. ben de üşümekten vazgeçiyordum. 
güzel dostlar edindim burada, rakıyı daha çok sevdim. kötü insanlara aşina idim zaten burada da teyit ettim varlıklarını. 
çocuklar tanıdım be! güzel çocuklar:
hepsinin hikayesi var; onların yardımıyla kurguladığım. 
özlemlerimin kokusunu zihnimde saklamakta hep iyiydim, şimdilerde daha da iyiyim. kocaman bir şehir özlüyorum zira. 

mutluyum.