Nisan 28, 2012

400d' ye yoldaş :)

çalışıp, para biriktirip aldığım bir fotoğraf makinem var benim. bir çok hayalin kapısını açacağına inandığım güzel 400d ' m :) alıp da eve getirdiğimde o'nu, tüm okyanusları bozkırın göbeğine taşımış gibi olmuştum. 

ah güzel sevgili'm, bugün sen beni kayığımıza bindirip atlas okyanus'a götürdün hediye ettiğin o objektifle, haberin yok.


aylardan nisan bitecek eylüller hep güzel. gün ışırken mutlu bir uykuya dalıyorum. içim kıpır kıpır. seni çok seviyorum.

pruvamız neta, ışığımız da bol olsun sevgili'm ;)

Nisan 24, 2012

mutluluk

mutluluk,
beliriveriyor işte hiç de zorlanmadan:
selanik caddesinde yeni açılan bir çaycıda içilen birer bardak çay ardından güvenparkta bir bankta oturup çitlenen çekirdek. bir de o güzel ellerini tutmak. 
anakara'da aşık olmak çok çok güzel.


Nisan 23, 2012

23 Nisan


"Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur."

                                                                                              Mustafa Kemal ATATÜRK



 Ne mutlu bizlere ki ülkesini her şeyden çok seven Atatürk'ün çocuklarıyız. 
Ulusal egemenlik ve çocuk bayramımız kutlu olsun. 

Nisan 22, 2012

yağmurun yağması iyidir

"...
 yağmurun yağması iyidir
 bir çerkez mızıkası gibi rengarenk
 iki adet kuş çantasında."
                            C.S.

Nisan 15, 2012

kararsızlıklar ritmi

kafamdan geçenlere dalmış yürürken, sokakta yanı başımdan geçen köpekten korkmadığımı fark ettim. aslında yanımdan geçtiğini fark etmemiştim ki. peşi sıra adımlar atıyordum, adımlarımın ritmi hiç bozulmuyordu. bir şeyler geçiyordu kafamdan ama belli bir sıraya konulur cinsten değillerdi. otobüse bindiğimde, cam kenarına oturup insanları seyre daldığımda iki üst geçitten geçip, bir çok kez yaya geçidini kullanmaksızın karşıya geçtiğimi hatırladım. ezbere yapmıştım hepsini. daha evvelinde bir yerlere uğramak isteyip de çok kez vazgeçtiğimi de sıkıştırıverdim hatırladıklarımın arasına. kararsız bir insan oluyordum hakikaten. kimse inanmasa da bende ki kararsızlığın tarihçesi eskilere dayanıyor. anne karnındaki dönemime bile dayanıyor olabilir. yada önceden bir hayatım olmuşsa eğer o vakitlerden getirdiğim bir eylemimdir bu kararsızlıklarım. kararsızlıklar üzerine uzun uzun konuşulası sebepler buluyorum şimdi. biraz eşelesem mi acaba diyorum. vazgeçiyorum. sonra cemal süreya'yı çok sevdiğimi hissediyorum. aklıma gelen iki dize sağlamasını yapıyor bu hissin:

"hayat kısa 
    kuşlar uçuyor."
                  C.S.

çayım bitmiş.

Nisan 14, 2012

yeni türkü


her zaman naif,  her zaman derinden bir nefes aldırır yeni türkü. öyle ya belki de naifliği aldırdıkları nefesin okyanus kokusundandır.

Nisan 13, 2012

öğrenmek

zaman geçtikçe nasıl olmam gerekeceğinden ya da insanlara nasıl davranacağımdan ziyade neleri yapmayacağımı öğreniyorum. mesela beni kıran hiç bir şeyi ben başkalarına yapmayacağım. hatta onların nelere alınabileceğini bile içten içe anlayıp incitmeyeceğim kimseyi. kötü bir insan olacaksam da olurum ama iyi insan kisvesi altında kötü olmayacağım. kötüysem kötüyümdür bu kadar da net olacak. ama kimsenin hayallerini kırmayacağım ben, hevesli hevesli anlatılanları aynı hevesle dinleyeceğim ve karşımdakinin yapmak istediklerini toplumun kurallarına uymak adına bir kalemde silip atmayacağım. her incitildiğinde boğazına halen bir düğüm oturan bu yirmi beş yaşındaki küçük kız, kimseye ağladığı için kızmayacak. kötü kötü bakmayacak. ve ufacık bir söz bile verse onu unutmayacak. 
birileri bana dik başlı diyecek, emeğimi, iyi niyetimi sömürecek ben susmayacağım. birileri sevdiklerimin canını sıkacak ben yine susmayacağım.
hem sinirli hem ağlamaklı olmayacağım. burnumun bu denli çok sızlamasına, genzimin yanmasına izin vermeyeceğim.
gideyim, makale okuyayım.

yorgunluk

hava nasılda güzel. 

çoğunlukla sıcak lakin üşüttüğü anlarda yok değil. baharın güzel yanı bu olsa gerek.
fakat biz sokaklarda yürümeyi de ertelemek zorundayız. peh!

sonra insanlar neden çok özlüyor çocukluklarını? işte çoğunluğu özlemelerin tam da bu yüzden, ertelenip de pişman olunanlar yüzünden. küçükken başımıza güneş geçecek saatleri bile umursamayacak kadar yürekli insanlardık. o saatte top oynanacaksa kurulurdu kaleler akşam serinliğine kadar koşturulurdu o topun peşinden. yorgunluğun verdiği mutluluğun paha biçilemezliği idi tüm bunlar. bir atari oyununu önce bitirmenin verdiği gurur, işte kahraman olmak, huzurlu uyumak için sebep. 

şimdilerde ne yapsak huzurlu uyuyamaz olduk. oysa ki çok da yoruluyoruz, ama neyin peşinden koşturduğumuz belli değil bu kez. kaleleri biz kurmuyoruz. kalelerin boyutlarını koltuk altımıza sıkıştırdığımız plastik top eşliğinde 9 adım olarak belirleyemiyoruz. birileri var, onlar kuralları koyuyor biz hep yedekteyiz.
iyi şeylerde oluyor da nedense bunlara bile sevinme isteğimizi kaybettik. biz büyüdükçe yanlış şeylere yorulur olduk sanki.

oysa ki şu güzelim anakara havasında hiç bir ara sokağı kıskandırmadan beşevler'den kızılay'a yürünmeli idi. belki bisiklete binilmeli, bir an evvel uçurtma yapmanın yolları bulunmalı idi.

Nisan 10, 2012

Nisan 09, 2012

Nisan 03, 2012

altro

"şarkı söyleyormuşum
 sokaklarda,
 görmüşler.
 yere yere bakıyormuşum
 yürürken,
duymuşlar.
sonrasını kendileri uydurmuşlar"
                                      Ö.A.