Ağustos 26, 2011

vazgeçmeyeceksiniz değil mi?

sömürün emekleri olur mu? 
bir de bunu olağan bir şeymiş gibi pişkin pişkin anlatın, her şeyin bir yolunu bulun olur mu? 
ve bundan da hiç vazgeçmeyeceksiniz değil mi?

matematik öğretmeni:
bize verilen sıfat bu. üniversitenin eğitim fakültesinde 4 yıl öğrenim görmüş olup, elde ettiğim yegane şey bir sıfat. üstelik kullanamadığım bir sıfat. daha doğrusu kullandırılmayan bir sıfat. öğretmen olmak önceden rüya gibi bir şeymiş, öyle anlatır büyükler. severlermiş, sayarlarmış ahali onları. sanırım insanlar eskiden "bilginin" farkında imiş, "değer vermek" deyimi lügatlarında imiş. ve mesleklerini de yaparlarmış öğretmenler. güzel günlermiş. gel zaman git zaman aşınan değerler olmuş, ve ne şans ki o zamanlara denk gelmişiz biz de. şimdi, sırada bekleyen bir sürü arkadaşım, mesleğe başlayınca körelen, körelecek olan bir sürü arkadaşım var.sanırım ne kadar kaçsam da bir yerde ortak bir kader çizeceğiz o arkadaşlarımla. bakalım nereye kadar kaçabileceğim, nasıl bir yol çizebileceğim?
sinirliyim; mesleği bu duruma getirenlere çanak tutanlara:
yürüyüş yaparken babamın gördüğü bir ilan üzerine aldık numarayı aradık şu çağrıya yanıt olarak:
"her branştan etüt öğretmeni aranmaktadır"
telefonda konuşuldu. 6 gün sabah 8.30 akşam 18.30'da çalışacak genç, umutlu öğretmen arıyorlarmış. umutlarını söndürmek adına aradıklarını bugün görüşmeye gittiğimde teyit ettim. önce iş başvuru formu diye bir şey doldurdum.diyordu ki, ne kadar ücret talep edersiniz. 1000 tl yazdım. biraz konuştuk, okulumu sordu. şu an okuduğumu yükseklisans yaptığımı, gönlümden geçeni falan anlattım. pek umrunda değildi, çünkü o 1000 tl'ye takılmıştı. okuldan ötürü 5 gün çalışabileceğimi söyledim, baştan kaybettim. çünkü ben bir köle adayı idim ve kölelerin istekleri olmazdı. başka arkadaşlarıma önerebilmem için seni tanımam gerekir, bir 10 dk ders anlat bana dedi. tamam dedim. anlattım. sonrası:
sömürücü: neden 1000 tl istiyorsun?çok değil mi?
ben: verdiğim zamanın karşılığını az da olsa almak isterim.
sömürücü: yeni öğretmensin, deneyimin yok sana olurunu söyleyeyim en fazla asgari ücret alırsın. bir de sigortanı yatıracağım senin. 400 de o, 1000 daha 1400 tl, kusura bakma kimse o kadar vermez.
ben: zaten farkındayım, yeni öğretmenlerin sektör tarafından sömürüldüğünün.
sömürücü: usta-çırak ilişkisi, çırak haddini bilecek.
ben: çırak olarak da harcadığım zamanın karşılığını almak isterim.
sömürücü: en son ne kadar istersin. ihtiyaç olursa arkadaşlara ona göre bir şey söylerim.
ben: teşekkür ederim.
...
ben ne yapmıştım? geçmişe dair pişmanlıklarımı ve geleceğe dair kaygılarımı yüzüme vuran adama teşekkür etmiştim. ve ben hayallerime ulaşmak için en sapa yolu seçmiştim. tam 5 yıl önce, o fakülteye kayıt yaptırdığım gün anlamıştım bunu. 
öte yandan bir güzellik halen var: çocukların gözleri. 
yollar tükenmesin, ne olur!

3 yorum:

bay tükancı dedi ki...

zaten ben dersanelere de karşıyım.
ama işde 4 yada 5 yılını verip de ataması yapılmayanca mecburen yöneliyor insan.
sana da ataması yapılmayıp da devlet okullarında vekil olarak görev yapanların aldığı ücreti öneriyorlar işde.
çünkü onlar da asgari ücrete yakın bir maaş alıyor.
ayrı bi konu da ne kadar ekmek o kadar köfte der gibi paranın miktarına eş değer bi dersaneye gidiyorsun.
ve beklentiler artıyor; biz en iyisine gönderdik iyi biyer mutlaka kazanacak diye.
daha neler neler.

Kazım Koyuncu`nun beni radyasyon değil sistemin kendisi kanser etti dediği gibi, bu sistem daha çok insanı kendine köle ve kanser eder.

kahvenin seki makbuldür dedi ki...

ben bir yol arıyorum. yahu iyi olsun istiyorum, çok mu?
biliyor musun, bir çok yol var sanırım, ama adını bulup, rotayı keşfedemedim. içimden bir ses başarabilirim diyor. dur bakalım, zaman ne gösterir?

bay tükancı dedi ki...

içindeki ses diyorsa ne ala, iç sesler her zaman güzel şeyler söylemez.
zaman hayırlısını göstersin hakkında.