ah be ebru abla'm,
toplasan 6-7' yi geçmez senle karşılıklı oturmuşluğumuz. ama sana uzun yıllar çapraz sarılmış da bir şeyler anlatabilmiş gibi sevdim seni. en son düğünümüzde gördüm: "mutlu ol kızım, çok mutlu ol" dedin onca kalabalıkta sarılıp bana.
bazı geceler uzun uzun yazışmalarımızı hatırlıyorum: memleketin haline sövüşlerimizi, endişelerimizi... sonrasında umudu kaybetmemek üzere konuşmaları sabaha bağlayışlarımızı. abla diyorum bu mevzular rakısız olmaz. "olmaz ablam diyorsun. bak annene söylemek yok, kafamı kırar sonra. al gel de senin adamı şöyle bir sofra hazırlayayım size".. olmadı be abla, şöyle karşılıklı oturup da dolu dolu sövemedik kötülere. iki kadeh kaldıramadık. içemedik be abla rakı..
en son telefonda konuşmuştuk. "üzme kızım kendini hiçbir şeye, hele okula, müdüre...hiç üzülme" dedin. "bak, görüyorsun ya bana olanı kemoterapi ebru ablanı nasıl da halsizleştirdi." sonra bir kahkaha patlattın. "bu gidişle ölüme geleceksiniz."dedin. olur mu dedim, sen iyileşeceksin, biz daha rakı içeceğiz karşılıklı. kapatırken telefonu "üzme kızım kendini; hiçbir şeye, hiç kimseye. bak ebru abla'n çok yoruldu."
ah be ebru abla'm..
olmadı..
ışıklar içinde uyu e mi? çok özlediğin annene, babana sarıl sımsıkı.
ben unutmam seni, hiç unutmam.
boğazım da kocaman bir düğüm, burnum sızlıyor. kutad fotoğrafını paylaşmış. içim acıyor be abla. neden hep güzel insanlar gidiyor? bırakıp bırakıp gidiyorlar uzaklara. çok uzaklara.
ah!