umuyorum hayatımın bir döneminde eskişehir'de yaşamak gibi bir fırsatım olur. ve tam da hayal ettiğim gibi bir dönem olsun bu tıpkı dualarımda ki gibi. özledim ben eskişehir'i, ki o kadar da samimi olmamıştık henüz. buna rağmen özledim işte. geçen sene bu zamanlardı, osmangazi üniversitesinde yüksek lisansa başlamıştım. her hafta pazartesi- salı günleri dersim vardı. pazartesi sabahları ilk trenle es es'e varmak için düşüyordum yollara; ilk tren sabah 7 de idi, bu yüzden 5.30 gibi kalkmam, geceden hazırladığım içinde picamalarımında olduğu sırt çantamın içine kitaplarımı da ekleyip 6 gibi dolmuşa binmem gerekiyordu. o saatlerde henüz hava aydınlamamış oluyordu ve sokak lambaların eşliğinde durağa gidiyordum tin tin. o saatte trafik yok, 20 dk'ye tren garındayım. iş dolmuşa binmekte yani, bereket o saatte dolmuşta oluyormuş, sonraları anladım ki sanayide çalışan işçilerin mesaisi herkesten evvel başlıyormuş. seviyorum tren garını, anakara'da en çok sevdiğim yerlerden biri. bana hep hayaller kurdurttu, bir sürü hemde. 8.30 da eskişehir'e varıyordum, hızlı tren sağolsun. sonra koştur koştur okula. trende devam ettiğim uykum otobüse binene kadar beklemeye alınıyor otobüste tekrar uyuyorum okula varana kadar. eskişehir'in o soğuğunda, soğuğu akıldan çıkarmanın en güzel yolu uyumak :) okulda yorucu bir günün ardından, gezmece, sonra arkadaşımın evine gidip, cigara tellendirip muhabbet edip, sonra uyumaca. çoğu kez salı sabah derslerine gitmedim, o güzel şehrin sabah uyanışını görmek, tren garından sevgilimi almak, sonra da porsuğun yanında nerede kahvaltı etsek diye dolaşıpta; tren garına yakın bir yerde bir şeyler yemek; öylesine güzeldi ki. özledim işte. gün boyu avarel avarel dolaşıpta akşam anakara'ya dönme vakti gelince, hemen tren garının çaprazındaki çorbacı da domates çorbası içmek çok keyifliydi. dönüşte, trende, çemberimde gül oya izlemek, kaçamak kaçamak öpüşmek. ehe, eskişehir- anakara arası öylesine sımsıcaktı ki o soğuğa inat.
sonra, ben o şehirde uzun bir dönem geçirmek istediğimi anladım. ve gariptir ki orada geçirdiğim 2 günden de vazgeçtim. orada bir evim olmalıydı, bize ait bir ev; bunu içten içe istiyordum hem de çok. fakat o zamanlar gelene kadar vazgeçmeliydim o 2 günden ve vazgeçmek için bir nedenim olmalıydı derken ankara üniversitesinin öğrencisi oldum, anakara'da olan hayatıma giren porsuk çıkmıştı hayatımdan. ve ben yine temelli anakara'da idim.
ve şimdilerde, eskişehir tren garının çarprazındaki o çorbacıda "domates çorbası" içmek istiyorum bir salı akşamı sevdiceğimle beraber. bir çarşamba akşamı konsere gitmek, bir pazartesi akşamı evde oturup televizyon izlemek, bir perşembe akşamı porsuğun hemen yanında kafe de çay içiyor olmak, bir cumartesi akşamı fasıla gitmek.. ve bir dönem, hayatımızın bir döneminde her gece o şehirde uyanmak.
bir gün umut edilenler olsun ve bir gün yollara düşmek için en uygun anı beklemekten ziyade canımızın istemesi yetsin. lütfen.
güzel uykular.
bir gün umut edilenler olsun ve bir gün yollara düşmek için en uygun anı beklemekten ziyade canımızın istemesi yetsin. lütfen.
güzel uykular.
8 yorum:
amin :)
:)
Bunu görünce geldi aklıma. Sevgili Veli'ye ayıp olmasın ama devşirmiştim şiirini.
Domates Çorbası
Ayrıca domates çorbası yapabilir misiniz siz?
Süt, yumurta ve unun kıvamını tutturabilir misiniz ellerinizle?
Bilmezdim yemeden önce domates çorbasının bu kadar güzel olduğunu.
Bir tabak var biliyorum, içi domates çorbası dolu.
Ekmeği banmak mümkün epeyce yaklaşmışım, kokluyorum.
Yiyemiyorum.
:)
domates çorbası sanat yaptırır, orhan veli'yle kolkola :)
bir domatesi çorbası olsa, öyle bir içerdim ki, oooh :)
hayat güzel şeyler getirir, biz yeter ki isteyelimm :)
hem isteyelim, hem de çabalayalım.
Sen orada bir ev al kendine bizimkine yakın ya da uzak ama orada olmanı istiyorum sen sevdiğinle yap her ne istiyorsan ama ben de sana bir kahve ısmarlamalıyım :)
:) sen bana bir kahve ısmarla, ben de sana nargile :)
ooh, muhabbetin gözüne vururuz :)
Yorum Gönder