mim’in başım üstüme derim, gecikmeli de olsa koyulurum yazmaya canım “sokak”. pek olumlu cümleler dökülmeyebilir benden, gelen bahara rağmen iç fırtınalarına sahip bir sek kahveci var bu ara anakara’da. laf aramızda biraz kızgınım da anakara’ya. insanın sevdiğine kızması, umursayamaması demek ya, bu durum biraz sıkıntılı oluyor. hadi bakalım, başlıyoruz, rast gele:)
1.kendini seviyor musun?
çok sever idim kendimi. azaldı sevgim kendime. kendimi kendime ispat etmediğim sürece dost olamayacağım kendimle gibi. bilemiyorum. geleceğe dair planlar yapıyorum, buraya kadar çok normal her şey lakin şu andan 20 adım ötesini kurgulamaya çalışmak iyi değil. bu durum benim akışına bırakmam gerekenlerin önüne set kurmam demek ve “risk almaktan” hep korkmam demek. böyle olunca sevemiyorum kendimi.
ama şöyle çok sevesim de yok değil hani kendimi :) bir kayığa atlayıp da açılırsak okyanuslara dünyalar kadar severim kendimi. dünyalardan daha çok sevdiceğimi severim ben ama, mütemadiyen severim, çok severim :)
2. yapmaktan hoşlandığın şeyler nelerdir?
nane-üzüm nargilemi içerken dumanından halka yapmaya çalışıp da yapamamaktan hoşlanıyorum ben, evet. sokaklarda sevdiceğimle dolaşmaktan hele hele de beşevler-kızılay hattında ilerlerken ara sokaklar da birbirimize sarılarak yürümekten delicesine bir mutluluk duyuyorum. sonra yorulan sevdiceğimin söylenmesinden de garip bir zevk alıyorum bu da bir itiraftır :)
yağmurlardan hoşlanırım. sonbahar da olanlar. sek kahve gibi kokarlar.
tadında özlemlerden hoşlanırım, yaşamaya değer bir şeyler olduğunu gösterirler, umut vardır derim böyle olunca.
bir de irlanda ezgilerinden hoşlanırım :)
…
3. hedeflerin nelerdir?
tuz kokulu bir şehirde yaşamaktır hedefim sevdiğim adamla. balkonumuzda nargilemizi tüttürelim. çalışma odamız olsun, yazılar yazalım. raflar olsun duvarlarda, birbirimize aldığımız kitaplarla dolsun her biri. bir cemal süreya’nın sevda sözleri kitabının kapağındaki cigaralı fotoğrafı gibi bir fotoğrafını çekmek gibi bir hedefim var sevdiğimin. sürekli söyleniyor, ben cigarayı bıraktım sen fotoğrafımı çekmedin cemal babanın fotoğrafı gibi diye. kafamda kurguladığım bir şey var halbuki, kestiremiyor:)
bir de gittiğimiz her şehirde konuştuğumuz herkesin birer fotoğrafı olsun biz de istiyorum. hepsini ben çekmeliyim. hikayelerini sevgilim yazmalı.
(iş-güç, sınavlar… bunlardan bahsetmek istemiyorum. bunlar hedef olmaktan çıktı gali, başka bir boyuttalar artık.)
4. kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
herkes beni büyüdüm sanıyor oysa ki ben büyümedim halen karanlıktan korkarım ve halen sınavlara girerken heyecanlanırım bir de misafirliklerden eve dönerken tıpkı 6 yaşlarımdaki gibi hüzünlenirim.
5. nefret ettiğin şeyler nelerdir?
istediğim zaman kapıları vurup çekip gidememekten nefret ediyorum. bir de kendini bir bok sanan adamlar var ya terbiyesizin önde gideni olup da millete namus dersi verenler onlardan nefret ediyorum.
6. favori şarkıların, kitapların nelerdir?
liste uzar gider. ziyadesiyle fazladırlar. bir kitap bir de şarkı seçeyim ben içlerinden:
angela’nın külleri: frank mccourt
ben sokak kızıyım-nazan öncel
7. ilham aldığın kişiler kimlerdir?
çocuklar. şairler.
8. death note' u sen bulsaydın ne yapardın?
bulamazdım ki :) death note’dan bir haber bir insanım ben. az evvel bu neymiş yahu diye baktım itiraf edeyim, cehaletime verin. kesinlikle böyle bir şeye kafam basmazdı benim.
vuhuu, bitirdim zannımca.
benden de bu mim,
saraybosna’da çay sözüm olan "kancule"’ye,
kendinden haber alamadığım, kendine haber de edemediğim "MaVi"’ye,
beni anladığını hissettiğim "Parmakizi"'ne,
cemal süreya sohbetleri yapmalı dediğim "aysnpnr"'a
bir de "tükan."'a
gider anakara'dan :)