Temmuz 31, 2011

yarım gün uzakta

ve anakara'dayız 10 günün sonunda, elimizde:
okunan kitaplar, çekilen fotoğraflar, bir güzel rüzgar, geçilen yollar, kahkahalar, iki küçük cunda kayığı, magnetler, toplanan deniz kabukları, görülüp de sevdiceğimle yaşamak istediğim yerler... var.
bir de  "deniz kokusu" var. ve ben deniz kokusu getirdim.

Temmuz 24, 2011

dalgalar

küçükken tatile gidince hani ilk bir kaç gece, sanki uyurken sabahki denize girmelerin bir etkisini yaşardım:
          dalgalar beni bir oraya bir buraya götürüp getirir gibi olurdu, sonra öylece uykuya dalardım.
sonra sabah olurdu beni dalgalar bir oraya bir buraya götürürdü yine. deniz, çocukları daha çok seviyor sanırım.artık uykuya dalmadan evvel dalgalar benle oyun oynamıyor. ama yağmurla oynarlar, biliyorum...

Temmuz 22, 2011

civricinek :)

bilgisayarın ekranına doğru gelen böcüklere rağmen deniz kenarında olmak can'dır. yakamozlara bakaraktan blog'a bir şeyler karalamak fevkaledenin fevkinde bir durumdur. deniz kokusu anakaralı bu bünyeye her daim iyi gelir olası civricinek ısırmalarına rağmen :)

             "bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
   bir rüzgar önündeyim, gel keyfim gel
bir sevda içindeyim, başım dumanlı
....
....
ben deniz üstünde, rüzgar önünde
ben sevda içinde, tatlı türküde
...."

21.07'e

o gün, o binanın üst katında balkonunda oturup bir yandan konur sokağı izleyip bir yandan da sana korkularımla iç içe geçen umutlarımı anlatmamın üstünden 1 yıl geçti. ne güzel bir yıldı, gelecek güzel bir ömrün habercisi gibi..

Temmuz 20, 2011

valiz

valiz hazırlamanın mayhoş bir hali var sanki. 10 gün başka bir şehirde nefeslenmek, denize göz kırpmak, biraz dalga sesi işitmek ziyadesiyle güzel ve bu uğurda valiz için harcanan zamanda güzel fakat denizsiz memlekete; "anakara" ya dönüşün bilinmesi biraz buruk. anakara'yı seviyorum ben aslında, hem de çok, bana neler neler verdi bir bilseniz. büyüdüm bura da, saklambaç bile oynadım başkentte, dostlarım var içleri güpgüzel, bir de bana sevdiğim adamı verdi bu şehir. sokaklarını baştan baştan keşfettik anakara'nın. ama bazen küsüyorum işte anakara'ya, tıpkı bu zamanlardaki gibi. aşti' den birilerini uğurlamak kötü, giden insanları izlemek can sıkıcı hele ki daha keşfedecek bir sürü sokak varken "ruh" unu 2 aylığına 5-6 saat uzağa uğurlamak çok çok özlemli bir şey. nereden geldik buraya? valiz :) giden valizler ekşi, tatile götüreceğim valiz bal gibi sonuç olarak valiz hazırlamak mayhoş. ben koşarak mayhoş valizimi hazırlamaya gidiyorum ;)
ama anakara'da eylül güzeldir.. 

Temmuz 17, 2011

nazan abla


".. güneşli günde gidilmez: aslında hiç gidilmez"

gitmeler

"gitmeler" sanıldığı kadar kötü olmayacak, sonunda "gelmeler" var:
             hem de öyle "gelmeler" ki, uçsuz bucaksız kocaman "sarılmalar" a çıkıveriyor yolculuklar.
ve "eylül", güzeldir.

Temmuz 16, 2011

bugün, dünden daha uzun olsa:
           yanımda iken,
                bir saniye bir sürü saate tekabül etse de
                                                       hiç gitmese...

Temmuz 15, 2011

kitaplar

mucizevi şeyler şu kitaplar:
bir kadın bir adama aşık olmuş;yazıvermiş, bir adam tren raylarında düşlere dalmış; yazıvermiş, bir çocuğun uçurtması, bir savaşın kalıntıları, bir meyhanenin kokusu, bir güvertenin nemi, bir bulutun rengi, bir yağmur'un şarkısı... birer birer yazılıvermişler. yazan ağabeylere-ablalara imreniyorum, imrendikçe yazmak istiyorum ben de fakat ben okuyorum. onlarca kitap var beni bekleyen kitaplığımda henüz okumadığım, hatta iki yenisini daha ekledik o onlarca mucizenin arasına. bazen sadece almayı seviyorum onları; ikinci sayfalarına adımı yazmak için. tarih ve şehir yazmak gibi bir alışkanlığım yok, çünkü hep aynı "anakara".. tarih de yazmıyorum genellikle çünkü zihnimi zorlayıp da ne vakit onları okuduğumu hatırlamayı seviyorum. belki başka şehirde kitaplar almaya başladığımızda bu alışkanlıklarımda değişir... kim bilir?

Temmuz 12, 2011

!

bırakın artık insanları, kahkahalar atmaktan çekinmesinler, sarılmaktan korkmasınlar...
                                                      bırakın artık!

Temmuz 04, 2011

400d

para biriktirmekteki asıl amacım irlanda' ya uçak biletlerini alabilmekti. gidiş-dönüş yaklaşık 2 bin tl'lik bir mebla söz konusu idi; gerçi bahsi geçen hava yolları firması oldukça kallavi bir firma, yani biraz cesaretim olabilse, duyduğum, okuduğum kadarıyla daha ucuz biletler bulunabilir sanırım. bilemiyorum. hayal kurmak cesaret mi gerektirir? bilemiyorum. her neyse, sonra düşündüm, anakara'dan düşülür yollara binilir uçağa ver elini ingiltere ardından deniz yoluyla irlanda. ya da avrupa olduğu gibi gezilir, sonra yine deniz yoluyla ver elini irlanda. ama para lazım, sanırım çok para lazım. hayal kurmak bedava da, gerçekleşmesini sağlamak biraz tuzluca sanırım. bir de hayalleri gerçekleştirme aşamasında "cinsiyet" sorununu aşmak lazım. güçlü kuvvetli bir er kişi olman lazım ki, gönül rahatlığı ile senin hayallerini desteklesin eş-dost-akran :) ben de dedim ki, hayallerinin yolunu açabilirsin; gittiğin yerler de insanlar tanıyacaksın, belki oturup yarım yamalak bir ingilizce ile dertleşip birer cigara tellendireceksin belki de sadece gidip oralarda insanları uzaktan izleyip geleceksin ama kimseleri yanında getiremeyeceksin; gördüklerin, şarkılar, denizler aklımda bir de gülümsemem de var olacaklar. e o zaman onları yanında getir, evet evet ihtiyacım olan bir fotoğraf makinesı idi, kendi kazandığım parayla aldığım bir makine. bana hayallerimin yolunu açacak gibi, umudun en zirvesi idi, kendimi güçlü hissetmenin bambaşka bir boyutu idi "canon" um. önce anakara'nın sokaklarını, insanlarını, yağmurlarını, seslerini, sus-puslarını çekmek üzere aldım 400d yi, biletleri almayı erteledim:) sanırsam yeteri kadar çekmediğim için anakarayı, halen ertelenmiş bir şekilde beklemekte yollar bizi. ama napayım, bazen fazla anlam yüklüyorum 400d ye, sanki ona bir şey olursa her şey berbat olurmuşçasına korkuyorum, kolluyorum onu. ama fotoğraflar biriktirmek lazım, belki o vakit anakara izin verir bize; başka ülkelerin denizlerinde soluklanmaya...