"kapıları vurup çıkamama" gibi bir özelliğim var. aklımda geçmiyor. aklımdan geçiremiyorum. düşünsenize evin içinde kalanın harabeliğini, ağlayacak oluşunu. arkanızda ağlayan birini bırakmak, sonra basıp gitmek. bunun tehditini dahi etmedim kimseye.
biz ne küçük ne de çok büyüktük, babamın hayalleri için bizi anakara'da unuttuğu yıllardı. kardeşim annemle kavga edip vurup kapıyı gitmişti. annem ağladı. ben çok kızdım. halam merak etti bu çocuk nereye gider diye. babama haber etti halam, babamsa kardeşimin erkek adam olduğunu ima etti. unutuldu gitti mevzu. e ne de olsa evimiz kardeşime emanetti. sonuçta bizler kendimizi bok gibi hissedilmeye mecbur kılınmış kadınlardık. sadakatimizden, sevgimizden asla şüphe duyulmazdı. bazen diyorum ki Allah belasını versin vicdanın. ha bir de erkek kardeşinin, babanın, kocanın, hayatındaki tüm erkeklerin fikirleri, düşünceleri yüzünden kendini törpülemek zorunda kalırsın. kadınsan eğer içindeki vicdanı yıkmak dünyanın en büyük devrimidir. kolay değildir devirmek. ben yapamadım. zor da yaparım. işin kötüsü de sen hayaller kurarsın, gelirler bunun saçmalığını anlatır sana en sevdiğin adamlar. hadlerine değildir, evet ama bilmezler.
hiç bilmediler ki.
ve ben kapıyı vurup çıkmayı hiç düşünmedim.
biz bugün niye içmedik?
çünkü papatya yoktu halen ve ben çok sarhoş olabilirdim.