Aralık 28, 2013

dün mü bugün?

özlediğim çok şeye kavuşmak üzere geri saydığım bu günler, kazandığım güzel insanlar, yapamadığım yemekler, çektiğim fotoğraflar...
ben dün anakara'da idim. 
otobüs sabahın 6'sında aşti'de oldu. bilet satmak için peşimden koşturan insanlar, bir köşede uyuyanlar, metroya binmek için otobüs kartı alanlar, yol soranlar en çok da sabah ayazını yiyenler hep aşti'de toplanmıştık. benim tunalı'da işim vardı ama tee saat  9.30'da idi. biraz havanın aydınlamasını bekledim aşti'de, sonra bindim metro'ya bahçelievler durağında indim. beremi, eldivenlerimi ve atkımı kuşandıktan sonra başladım yürümeye. sokaklar boş. gazi hastanesinin önünden geçen 417, karşıya geçen bir adam ve bir de ben. düşündüm sonra siz eğer 8'deki işlerinize hep birden 7'li saatlerde evden çıkıp ulaşmaya çalışırsanız tabi sıkışır bu trafik diye. beynim donmuştu sanırım, len dedim haksızlık etme anakara'lıya bu melih başgan bu ara nerede yahu :) 
beşevler, tandoğan şeklinde kutsal topraklardan geçtim. hedef kuğulu park, bu arada kızılay'da bir çay molası vermeyi de tasarladım burnum soğuktan kızarırken. yalnız hakikaten anakara'da aşık olmak zordu. mebus evlerinin olduğu ara sokaklarda öpüşmek için her defasında kaç tur attığımızı tahayyül edemezsiniz. hep aşktan, hep anakara'dan, hep tarçından, hep ıhlamurdan. 
dalmadım ara sokaklara, anıttepe tarafından çıkmak istemedim kızılay'a. demirtepe üzerinden geçiverdim arabaları, kalabalıklaşan ana caddeyi. simit özlemi çektiğim doğrudur, aldım bir tane, kumrular sokağın aradan güvenpark'a çıkarken kemirdim simidimi. ben anakara'yı çok özlüyorum. halbuki bıktığım zamanlar ne de çoktu bu şehirden. 
güvenpark, otobüs durakları, ykm, bekleşenler. kendimi attım karanfil'e. biliyorum yarım saati var, birazdan sistem mağduru öğrenciler de gelecek buralara. çoğu ana avrat giydirecek alayına sınavların. bir de ben sağlamından sövdüm, sonra konur'da bir kafe'de içtim çayımı. şerefine dedim anakara, şerefine çocukluğum, yetişkinliğim..
elim, burnum, ayağım ısındıktan sonra yine kuşandım zırhlarımı, taktım sırt çantamı olgunlar sokağın aradan yukarıya doğru meylettim. sonra meclisin karşına çıktım. ana caddeden kuğulu'ya hızlı hızlı yürüdüm. kaldırımdaki insanları solladım. kitlenen trafiğe baktım. bir kar yağsaydı ne vardı, çekerdim içime götürürdüm ege'ye. nihayet kuğulu, iki tane bank dışında hepsi boştu. önce bir kaç fotoğraf çektim, kuğulara selam çaktım. sonra oturdum bankın birine ben gibi anakara'yı özleyen arkadaşıma buz tutmuş kuğulu'nun fotoğrafını yolladım. seymenler'e çıkmak istedim fakat zamanım daralmıştı iyice. dedim borcum olsun.
işler güçler hallolduktan sonra çağrı geldi tunalı'ya. çok da acıkmıştık. indik kızılay'a bir aylak yaşam yaptık, oh mis cigaramız, çayımız, muhabbetimiz herkesten her şeyden konuştuk. eee gidenler, kalanlar, hayaller, olanlar, olmayanlar, kasabalar, şarkılar üzerine konuşmak üzere tee ortaokulda sözleşmiştik biz. 
çandarlı'da kırtasiye gezmeyi özlüyorum ben bir de. bunun da acısını çıkardık tabi. öğrencime bir de dostlarıma hediyeler aldım. çok da güzel oldu bence :) kendime de aldım.
ayşegülümü göremedim ama.
bu arada eve gitmedim tee akşama kadar çünkü ev ahalisi yoktu. çok da özlemiştim halbuki neyse onlar yarın gelecekler çandarlı'ya. akşam kardeşim aldı beni ankamall'ın oradan ancak eve gittik; tarhana çorbası ısıttı bana sonra birer de kinder yumurta patlattık. bana içinden somurtkan şirin çıktı. ardından odama bakındım şöyle bir, çantamı tekrar hazırladım. 
sonra aşti'ye tekrar dönüş. kardeşime sarıldım. otobüse bindim. hayal kurdum. uyudum. uyandım. rüyada gördüm. sonra geldim yine:
denizin kıyısındayım, kayıkları izliyorum.

Aralık 23, 2013

felaket

şiir yazmayaydınız siz, tüm cigaralar araya gidecekti. 
sonra 
şarkılar heba olacak, çaylar anlamsız kalacaktı.

Aralık 21, 2013

resmen sevgili

fotoğraflar: kahvenin seki makbuldür
konuşamadık benden. 
biz "resmen sevgili" olduk. 30 kasım'da, anakara'da, delice zeytin çalarken, kurtuluş parkında. 
bitmedi yollar henüz, halen başka şehirlerdeyiz, halen sarılıp uyuyamıyoruz.
ama
az kaldı.
sevdiğim adamın soy adını da alıp geldim bu kez çandarlı'ya sonrasında el ele geleceğiz şu geminin kıyısına. biliyordum bir gün bir geminin peşinden gideceğimizi.onu ilk gördüğümde anlamıştım işte; bir ömrün ona okuyacağım şiirlere yetmeyeceğini. 
az kaldı.
42 ay geçti ayrı ayrı. lakin şaraba, sigaraya abanmadan geçmeyecek gibi kalan bir küsür ay.
az kaldı...

Aralık 18, 2013

çekiliş

dün çocuklarla yılbaşı çekilişi yapacaktık. kağıtları hazırlamak üzereydim, çocukların isimlerini yazıp çekilişe başlayacaktık. o kadar uyardım ki onları sessiz olun, bakın sesim de kısıldı, konuşamıyorum diye. dinlemediler. ha bu arada 5. sınıfta sözünü ettiğim çocuklar. kızdım. çok kızdım. yapmıyorum dedim çekiliş. üzüldüler. aslında üzüldüklerine üzüldüm. ama iyi niyeti çar çur etmemeyi ben o yaşlardan daha evvel öğrenmiştim. sonra anlattım 20'sinin de gözünün içine tek tek bakarak anlattım aynı zamanda onların ablaları olduğumu. anlatabilirsiniz dedim bir sorununuz varsa. gözlerini kaçırdılar. halbuki bilseler gözleri hepsinin aryı ayrı güzel bakıyor. sanırım anlamadılar beni dedim içimden; zil çalsın, bitsin bugün, gideyim dedim.
zil çaldı.
ders defterini kontrol ederken umut geldi yanıma. ağlamaklı, sesi titriyor. öğretmenim dedi geçen sene annem bana sormuştu buralardan taşınırsak üzülür müsün, arkadaşlarını özler misin diye. özlerim demiştim. ama keşke taşınalım deseydim dedi. özlemezdim belki. onlar böyle sizi üzünce ben derslerimde başarısız oluyorum. güzel şeyler yapmamıza engel oluyorlar onlar dedi. 
ellerini tuttum bende onun; eldiven vardı onda, benim ellerimin ne kadar soğuk olduğunu anlayamadı iyi ki. özleyeceksin tabi dedim, hem ben de olsam ben de öyle derdim anneme; taşınmayalım. ben de çok özlüyorum arkadaşlarımı dedim. 
bilmiyorum ki ne düşündü benim hakkımda. ama umut'un kalbine 4 tane daha çandarlı sığar, onu biliyorum. ben o yılbaşı çekilişini yapayım, yapayım ki umut'un içi biraz rahatlasın.

Aralık 15, 2013

ada

güzel insanlar biriktiriyorum. şarabı seviyorum çok hem de. sanki her defasında onların şerefine içiyorum gibi. mesela boğazım çok ağrıyor diye koşarak çorba getiren bir arkadaşa, kestanenin yanında çay yapan güzel insanlara, ailecek film izlerken beni de yanlarına katanlara, ayvayı tek tek dilimleyip tuzlu limonlu sunanlara bir de beş derslikli okulun peşinden sokaklar keşfettirene içilmez de neye içilir?

öksürük

anakara'nın ayazında hasta olmayan ben burada göğsüm çıkarcasına öksürerek geziyorum. e olacak o kadar kayıkları, iyotu her kış pencerelerde uykusuz beklediğim "kar"a tercih ettim. ama dinlediğim şarkılar hiç değişmedi. özlemek hiç bitmedi. 

Aralık 13, 2013

çıbık

fotoğraf: kahvenin seki makbuldür
matematik.
ruhsuz. biliyorum.
ama çocuk sen güzelsin. aylardır bana boşa konuştuğumu göstermiş olmana rağmen güzelsin. 
"çıbık"lar hayallerini korusun senin çocuk.