Ağustos 30, 2012

zafer bayramı


 ah be Atatürk'üm seni öyle çok özlüyor, öyle çok arıyorum ki. senin çocuğun olmaktan gurur duyuyorum. ve biliyorum, Mustafa Kemal'in çocuğu, genci olmak dünyanın en büyük ayrıcalığı. Ne mutlu Türküm diyene!
Kutlu olsun bayramımız. 

Ağustos 29, 2012

şerefe

özlemek.

söz

su gözlüğüm de tamam. denize gidiyorum. hem de eylül'de.
:)
fakat eylül, bize getirmek için söz verdiğin bir çok güzellik var. tut sözünü, olur mu?

Ağustos 27, 2012

nevşehir' de

arkadaşlarım evlendi. 
hem kız hem de erkek tarafı olarak katıldık düğüne. sanki biz ihsan ve fatma ile nargile içmeye gitmişiz ya da oturup beraber lineer cebir çalışıyor gibiydik :)  dile kolay 6 sene boyunca hep yanlarında idim. ilk sevgili olma hikayeleri, kavgaları, birbirlerine aldıkları doğum günü hediyeleri, girdiğimiz nice sınavlar, amasra gezimiz, mezuniyet, yapılan ödevler... beraberdik hep. 


mutlu olun e mi? çok mutlu olun.

Ağustos 20, 2012

net

uzak kalmaya çalışmak. arkadaşlardan, dostlardan kendini geri çekmek. kafadan geçenleri seyreltmiyor ki biraz da olsa. boğuluyorsan yine boğuluyorsundur. net.

kızgınlık:
ona buna değil. en çok da kendine.
insan mutlu yaşamazsa mutlu ölemez ki. ama unutmuşum ben: yaşamak umrunda değil ki insanların derdimiz nefes almak sadece. mutsuz ölmüşsün çok mu? 

ben küçükken, derlerdi ki; bak kızım haksızlık etme kimseye, kötü olma, yaptığın her şeyi iyi yap: hakkını ver.     çok kanıksamışım bunları ben. bugünler de hata olduğunu düşünüyorum doğruluk peşinde koşmanın. evvel zaman içinde gözlerimi ışıldatan cümleler eden  büyükler içine edilmiş dünyaya gözlerimi kapamamı istiyorlar şimdi. 
sormazlar mı peki size?
her görmezden geldiğimizde olan bitene, her sustuğumuzda biz de içine etmiyor muyuz dünyanın? hep beraber. iyisi-kötüsü tüm insanlık leş gibi etmiyor mu hayalleri, okyanusları... 
farkı yok ki kötüyle iyinin. hatta kötüler daha dürüstler kanımca.
ah be büyükler, neden iyi olmaya heves ettirdiniz vakti zamanında?

Ağustos 19, 2012

en şahanesinden

iveet.
şahane bayramlar olsun.
bu bayramı kısmen tek başıma geçirecek bir sek kahve olaraktan selamlıyorum hepinizi. daha bayramın ilk saatleri attım cebe 100 lirayı :) seviyorum 25 yaşıma gelmiş olmama rağmen bana harçlık verenleri :) 
e kalın sağlıcakla. :)

Ağustos 16, 2012

bayram havası

kahvenin seki makbuldür.
bu hafta güzel şeyler oldu.
ziyadesiyle hem de.
bakınız:

--yıllar oldu okuyalı kitabı ama bir türlü edinememiştim. sofie'nin dünyası. darısı angela'nın külleri'ne.
--hayyam'ı okur dururum,  yoktu o da. eklemek lazımdı raflarıma.
--özdemir asaf'ın, cemal süreya'nın, edip cansever'in, orhan veli'nin, ümit yaşar oğuzcan'ın, ahmed arif'in yanlarına nazım'ı da koydum. öte yandan yky yayınları özdemir asaf içinde böyle bir derleme yapmış, bilginize.
--atsız'ı okumak hep isteğimdi. merak ediyordum. başladım bile kitaba.
--sevdiceğim geldi önce bana kocaman sarıldı. sonra behzat ç. dizi ve film müziklerini aldı.
bayram herkesten önce başladı benim kıyılarımda :)

Ağustos 09, 2012

toprağın çocukları




köy enstitüleri.
hayranlık duyduğum bir çok insan gibi benim de mucize olarak adlandırdığım bir yapılanmaydı. köy enstitüleri hakkında okurken, birilerinden dinlerken her zaman bir gurur yaşarım sonra ise bu gururun yerini derin bir üzüntü alır bende. eğitim fakültesi mezunu olarak nereden nereye geldiğimizi: aldığım, yetersiz gördüğüm eğitimi düşünürüm 2012'nin Türkiye'sinde. sonra yadsımam olanları; bir ülkenin eğitimi yıpratılır, yok edilir sonra o ülkenin insanlarının ileri adım atması olanak dışı bırakılır. düşünmek yasaklanır. susturulur iyiye, güzele ait her şey. ve biliyorlardı büyükler, 1940-1953 arası 21 enstitüsü ile 17 bin mezun veren köy enstitüleri aydınlık günler, düşünen insanlar demekti. ne de olsa aydınlık herkesin işine yaramıyordu...

eylülde gösterime girecek olan bir film.
heyecanlayım, meraklıyım. 



8


"bak, bu senin ışığın
dalların ay doğmuş, delice, delice zeytin"

Ağustos 08, 2012

mal

ne kadar ağlak bir insan oldum. sızlayan bir burun, düğümlenen bir boğaz. işte bu :) 
birileri düşlerimi çalıyor gibi.
ben de mal gibi bakıyorum giden zamanın arkasından.

umuş

edip cansever şiirlerimiz bir başka evde, ben bir başka evde, sevdiğim adam bir başka şehirde. şanslı olan ise cansever'in şiirlerinin olduğu ev.



"bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan
yeni bir başlangıç vardır

parmağını sürsen dünyaya, rengini anlarsın
gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

nedensiz bir çocuk ağlaması bile
çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır."


                         edip cansever



iyi ki doğdun edip cansever!

diğer yandan sevdiğimin adamın olduğu şehir: ya senin şansın, benim şansızlığım..

soluk

üzülmenin bir tadı var mıdır?
ağız tadıyla üzülünür mü? 
ya  mutluluk?
küçük bir tebessüm müdür bunun hakkı?


bunun bir reçetesi yok ki. 
yok.
belki uykusuz bırakıyor beni mutluluklarım. belki insanlarla konuşmamı zorlaştırıyor üzüntülerim.
dünya'nın biz ona uymazsak bizi gözleriyle aşağıladığı yaptırımları var. içimize sinmiş kurallar, sesler, ifadeler...
isyan etsen de arkanda, sağında, solunda.. her yerdeler..
bir soluk gibi ellerindeler..

perdeli

"...

rahatsın, 
diyordu kadın,
ama o arada
birdenbire
odayı
sözgelimi
brezilya'ya çevirir bir çicek.

...

mutluluk mu,
diyordu kadın,
mutluluk:
açan tütün
körelten tütün."

             C.S.

Ağustos 06, 2012

küçük arı

okudum.

"eğer yüzün hayatın ağır tokatlarıyla şiştiyse, gülümse ve şişman bir adammışsın gibi davran."

dendi en sonunda.
bitti.
...

Ağustos 02, 2012

cila

yeni keşiftir. üst üste behzat ç. içerikli yazılara cila niteliğindedir.
izleyin la!
:)


uyumayan bir sek kahvenin amacı, uykusunu düzene sokmak için direnmektir.
yaşasın şanlı direnişim!
:)

ispanyol meyhanesindeki abla'ya

bir şeyler söylemek istiyorum. evet. ne söyleyeceğime dair bir fikrim yok. doğrudur da ekrana boş boş baktığım. ama istediğim bir şeyi yapmak adına ekrana boş boş bakmam iyi bir adım değil midir sizce? bence çok yol kat ediyorum ben. piyuuu diye uçuyorum, yüzüyorum, duruyorum, düşüyorum. mesela az evvelde " piyuuu" demek istedim ve bunun için bir cümle kurdum. istedim ve yaptım. iyi bir adım daha mı attım ne? bir anakara gün doğumunda kendimi aşıyorum güzel insanlar. duyurulur.

kimse dünya'nın iyi bir yer olmasını istemiyor. yirmi beş yaşlarımda bunu anlamış bulunmaktayım. kimisine göre geç, kimisine göre de bunun için tam vakti bir yaş olabilir. bilemem. ben matematikçiyim arkadaş, bir ihtimal daha var onu bilirim. halbuki bundan 5-6 yıl evvel hayaller olduğu gibi bundan 2-5 gün evvel de hayaller vardı. ben şunu da anladım: bir hayal yıkıldığı vakit dünya bunu için bizi teselliye uğraşmaz. biz gideriz dünya'yı tebrik ederiz, yenilgiyi de kabul eder, paşa paşa uyuruz. belki de diyorum ispanyol meyhanesindeki kadının çığlık çığlığa şarkı söylemesi bundandır. 

ben defterime yazmaya başladım tekrar. rastgele dedim yine.
çok özledim çünkü.
özlemek çok garip, tarifi yok. bazen sıkı sıkıya sarıldığın bir eylül, bazen bitmesini istediğin bir ağustos.

öpüyorum ayrı ayrı.

Ağustos 01, 2012

behzat ç. dizi ve film müzikleri

lisedeydik. gençtik. birer anakaralı olarak tee o vakitlerden bilirdik pilli bebek diye bir grubun olduğunu. onların "siyah beyazı"yla büyüdük. sonra "berrak" ı söyledik bağır çağır içimizden. yeşil ipodumun içine "uyandırmadan" albümlerini eklemiştim, ilk iş. tüm şarkılarını ezbere bilirken, 2007 yılında ben artık üniversiteliyim, diğer albümleri "olsun" geldi.  halen yeşil ipodum vardı ve ikinci albümde hemen oracıkta aldı yerini. yine tüm şarkılar ezberlendi. zaten bir adam "hayaller içinde gün görmeye bak" derken ve yine aynı adam, cem kısmet, "ve bir eylül akşamında yaprak çıtırtılarıya yürüyorsun" diye seslenirken benim tek tük cigara içmem olağan dışı olmamalı idi.
(demezsem olmaz, pilli bebek, anakara'dır.)


şimdilerde yeni bir albüm çıkarmışlar. sanırım bir kaç hafta oldu. behzat amirim oradan oraya koştururken arkadan usulca çalan şarkılardan oluşuyor albüm. geçen sene gösterimde olan " behzat ç. seni kalbime gömdüm" filminin müzikleri de dahil.
dinleyin la !
:)

yazmak

sen hep yaz.
iyi geliyor. eylül gibi. 

ceviz ağacı


"...

yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var. 
yüz bin elle dokunurum sana, istanbul'a. 
yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. 
yüz bin gözle seyrederim seni, istanbul'u. 
yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım. 
..."

                                     Nazım Hikmet

önce okudum. sonra dinledim.
"yapraklarım ipek mendil gibi, tiril tiril
koparıver, gözlerinin,  gülüm, yaşını sil"