Haziran 30, 2011

peynirli pogaça

sevgili'm ile paylaştığım poğaça en güzelidir, bir de peynirlisi oldu mu tadından yenmez. keşke çay içecek zaman da olsa sabahın bu vaktinde fakat heyecanlıyız mülakata gidiyoruz :) beraber ikinci mülakatımız da :p tam da O'na söylediğim gibi fotoğraf makinem ve ben az sonra dolmuşa binmek üzere evden çıkacağım. gece boyu uyumadığımı bilse, kurtulamam dilinden ya, neyse, bu ertelenmiş bir şey üstelik kendimi affettirecek sebeplerim var, örneğin "pes" te tarihi bir zafer aldım kardeşceğizime karşı : 7-1 :) :) amaan, sabahlar olmasın, trafiğe kalmadan yollara düşmeli, elimde 2 adet poğaça ile :) günaydın anakara :)

Haziran 28, 2011

kıpırdanma

depresif vaziyetlerden çıkma vakitleri. oh şükürler olsun. temmuza 2 kala anakara' da ayaz olmasına rağmen bisiklete binmek pek güzel. sonra çalıştıramadığım bilgisayar programını çalıştırabilmek şahane. ayrıca fotoğraf çekmelere ha başladım ha başlayacağım :) bir de 30 haziran'da mülakata gidiyoruz kahramanımla :) güzel günlere, yaz yağmurlu günlere..

Haziran 26, 2011

yürümek

ortaokul arkadaşları can'dır, bal'dır. hele ki o yılların üstünden 10 seneden daha fazla geçmesine rağmen, zaman aşımına uğramıyorsa yaşanmışlıklar, tadından yenmez. yan yana büyümek, aynı semtin aynı okulunda art arda sıralarda oturmak, akıldan muzipçe fikirlerin geçmesi ve bu fikirlerin bir şekilde hayata geçirilmesi. şimdi de bir araya gelip bunlara hakır hakır gülünmesi: beraber çocuk olmak derken yetişkin olmak: anılar biriktirmek, aşklarımızı koşa koşa birbirimize anlatmak, kırıklıklarımızı birbirimize dillendirmek, bazen de susmak.. bir de güven duygusu var ki; sanırım en saf olanlarındandır aynı oyunları oynayarak, aynı yerde çocuk olarak büyüyen insanların birbirine güveni. ehe, komiktir, yıllar yılı aynı semtte otururuz gökçünle lakin düzenli yürüyüşlerimiz hiç olmamıştır yakın civarda ki parklara, şimdi taşınmak üzereler buradan yaklaşık 40-50 dk uzağa, bunun da verdiği bir buruklukla yürümek istedim, ehe, o da geldi, iyi ki geldi, bana ne güzel geldi..

Haziran 25, 2011

nargile

seviyorum seni nargile. ama senle buluşmamız bir deniz kıyısında akşam üstü olmalı, anakara'da değil. içimi sıkan bu şehirde değil. burada büyümek, sokaklarını bilmek, dostlarımı burada edinmek hatta hayatımın aşkının ellerini   anakara'da  tutmak bana bu şehre karşı bir minnet duygusu oluşturuyor, sevmesine seviyorum da anakara'yı. benim istediğim, sevdiğimin ellerini tutup da buralardan gitmek, başka başka yerlere gitmek. deniz kıyısında bir akşam üstü, nargilemi içerken, sevgili'min omzuna başımı koymak. şehir bizi kendine bağlasın istemiyorum, özensiz bir şehrin sıradan bireyleri olmak istemiyorum. bisiklete binmek istiyorum ben, usul usul, dalga sesleriyle senkronize bir biçimde pedal çevirmek istiyorum. özenle kıyıya vuran dalgaların, saygıyı hak eden martıların olduğu yerleri görmek istiyorum, başım sevgili'min omzunda..

rastgele

hayır,
buralara yazılar yazıyorum diye, defterime yazacaklarımı terk edecek değilim.sadece başka denizleri merak ettim yoksa benim defterim okyanus. okyanusta ayakta duran bir kayık, denizleri garipser mi dedim, merakımı sahiplendim ardından rastgele dedim.