siz hiç köy yerinde kerpiç bir evin damında yatıp yıldızları yatağınız yaptınız mı?
küçüklüğümün yaz tatillerindendi; yorgana bürünüp, babamla damda uyudum ben. köyler yaz geceleri dahi soğuk olur. yıldızlar da öyle yakındır ki sanki elimi yorganın altından çıkarsam bir yıldızı alıp kalbime götürebilir ve hatta bir başka yıldızı da çantamda anakara' ya taşıyıp arkadaşlarıma hava atabilirdim. damı olan bu kerpiç ev babaannemin eviydi, bahçesi vardı ve bizim gibi şehir çocukları için bulunmaz bir nimetti. oradan oraya koşturup toza toprağa bulanırdık, bahçenin az ilerisindeki arkın suyunda oynardık. tavukların, köpeklerin peşinden koşturup dururduk. yufka ekmek olurdu o evde hep ekmeğin içine köy peyniri, salatalık koyup bahçede yerdik. komşu teyzeler bahçeden bahçeye birbirlerine seslenirlerdi. bize de seslenip, derlerdi ki "hoş geldiniz kurban, güzel mi buralar?" güzeldi elbet, hem de çok güzeldi. bahçede çiçekler, ağaçlarda meyveler vardı sonra aşık mahzuni şerif'in adına türküler yazdığı hurman çayı akardı köyümüzden.
sonra biz büyüdük. damı olan kerpiç ev yerine çatısı olan betonarme ev yapıldı. bahçe yerine balkonda oturduğumuzu hatırlıyorum. biraz daha büyüdük, babaannem vefat etti. babaannem çok güzel resim yapardı bir de çok lezzetli içli köfteler. içli köftelerden birkaçının içine fındık koyar derdi ki "kurban fındıkları kim bulursa, dileği gerçek olur." yufka ekmeğine dürüp, ayranla götürürdük köfteleri. hangimizin hangi dileğinin gerçekleşmesine bir yıldız ya da bir içli köfte vesile oldu bilemiyorum...
ben sonra bir daha hiç gitmedim köyümüze.
her gün yüreğimizi yoran sayısız kötülük olurken memlekette tüm kalbimle diliyorum ki iyi insanların bahçeleri çiçek dolsun, damları yıldız açsın. ve yağmurlar yağsın, yağsın ki; yüreklerimiz ferahlasın, türkülerimiz hiç bitmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder